Translate

30 Ağustos 2013 Cuma

Coşkuyla Kutlayalım




Bugün 30 Ağustos. Atatürk'ün önderliğinde düşman işgalinden kurtulduğumuz ve bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz gün. Böylesi bir günün tüm yurtta çılgınca kutlanması gerekirken siyasi otoritenin belli protokollerin dışında yeterince sahiplenmemesini anlamakta güçlük çekiyorum. Ülkelerin siyasi partileri her dönem tercihlerine göre değişebilir. Ancak uluslar bakidir. 1922'de Türk Ulus'unun kanıyla kazandığı bu zaferi daha fazla coşkuyla kutlanması beklenir. Millet hancıysa, iktidarlar yolcudur. Neyse ki bazı idari yönetimler bu işe sahip çıktılar. Ve biz şimdi Beşiktaş Belediyesinin hazırladığı Fener Alayına arkadaşlarla gitmeye hazırlanıyoruz. 19:00'da başlayacak olan Ortaköy yürüyüşü, oradan teknelerle Beşiktaş'a geliş. Konserler ve fener alayları. Birden heyecan bastı. Gidiyozz. Bu tarz kutlamalar da şahlanan milli duygular, barındırdığı sinerji,milleti bütünleştirir. Tek vücut, tek bayrak, tek toprak olgularını kabartır. Ve her ülke böylesi kurtuluş günlerini doya doya kutlamaları ülke bütünlüğü açısından önemlidir.




29 Ağustos 2013 Perşembe

Ressam Eli Değmiş Gibi


2013-2014 Sonbahar- Kış trendleri saymakla bitmiyor. Şekillenen moda trendlerinden birtanesi de kazakların,elbiselerin üzerindeki boyama desenler. Her biri adeta ressam fırçasından çıkmış gibi görünüyor. Bunlardan hayvan figürleri başı çekiyor. Ancak zaman zaman natürmod desenlere rastlamak mümkün. 1990'ların modasını yaşamış biri olarak aynı tarzın, desenlerin tekrar geri gelmesiyle dejavü olur gibiyim. Elbetteki 2013-2014 kış modasının  alternatifleri çok.Buda bunlardan birtanesi. Böylesi hareketli,renkli giysilerden hoşlananlar için en vurucu trend. Bence spor kıyafetlerde çok güzel duruyor. Çocukluğumuzu, masumiyetimizi hatırlatan bu rahat tarzı bende çok sevdim. Sandıktaki yıllar evvel aldığım şöni kazağım bu yıl çok işime yarayacak.







28 Ağustos 2013 Çarşamba

Metalikler



2013-2014 kış sezonunun en vurucu çizgilerinden biri de metal görünümlü kumaşlar.Genelde gece tercih ettiğimiz bu detaylar şimdilerde gündüze taşınıyor. Daha parlak ve frapan tarzını benimseyenler bu akımı çok sevecek. Ancak sokak modasında ve ofis ortamında ne kadar tercih edilir bilinmez. Genel de modacılar o yılın modasını belirler. Ancak, günlük hayatta hangilerinin ne kadar tercih edilecekleri ve ne kadar benimsenecekleri gelecek günlerde belli olacak. İşte moda dediğimiz olgu kabullendiğimiz tarzların hit olmasıyla belirlenir. Anlayacağınız bu sene lameler, doreler, metalikler yılın trendlerinin başını çekiyor. Benden söylemesi. Siz bunları ne kadar severdiniz ?. Hadi hayırlısı.




27 Ağustos 2013 Salı

Deri Montlar Başı Çekiyor




Açık ara farkla gelen deri montlar yılın en trendleri arasında. Gerek jean pantalonlar, gerek elbiselerle kombin edilen bu montlar değişik değişik modelleri kapsıyor. Genelde bel hizasında olup, hakim yaka ve erkek yaka olarak tasarlanmışları daha gözde. Aslında deri kıyafetlerde birçok defilelerde ön planda. Etekler, elbiselerde fazlaca yer almış. Elbise ve etek olarak ne kadar kullanışlı olur bilemem ama, montları ve küçük ceketleri son derece rahat. Hele sonbahar mevsiminde deri bir mont çok işimizi görür. Bunların suni deriden yapılanları da var. Onların fiyatları daha da uygun. Elbette hakiki derinin kalitesi ve görüntüsü bir başka. İster hakikisinden, ister sunisinden biri mutlak sizin için.








26 Ağustos 2013 Pazartesi

Ekoseler Koşuyor




Sonbahar- Kış kapıdayken  2013-2014 modasını da merak ediyoruz elbette. İşte bu sezonun en vurucu trendlerden biri olan  ekoseler aday olarak gösteriliyor. Ekose kumaşın halk arasında İskoçya'dan geldiği bilinse de tarihçesi çok daha eskidir.Ancak  Kraliyet ailesinde çok görüldüğünden kendilerine mal edilmiştir. İskoç tarzları denildiğinde akla ekose etekler, ceketler gelir. Bu senede bu skoç tarzı etekler, ceketler ve pantalonlar çok revaçta gözüküyor. Aslında klasiklerin arasında olan bu ekose desenler zaman zaman çok öne çıkıyor. Bakalım bu sezon çıkışları nasıl olacak. Hep beraber göreceğiz. Trend çok, içlerinden hangisi hit olur o bilinmez.






23 Ağustos 2013 Cuma

Retrolar Geri Geldi



Bu sıcak yaz günlerinde herkes 2013 yaz sezonunun trendlerini yaşarken, bazılarımız tatilini bitirmemiş, yazlıklardan dönülmemişken  2013-2014 Sonbahar- Kış sezon ürünleri raflarda yerlerini almaya başladı. Genel de büyük mağazalar bir bölümlerini yeni sezona ayırır. Diğer taraftan indirimler de devam eder. Bizim gibi küçük butikler ise, direk kış sezonuna geçer. Bunların hazırlıkları yaklaşık 1 ay evvel başlar. Biz de bugün kış sezon hazırlıklarına start aldık. Dışarıda 30 dereceyi aşan sıcaklık hissediliyorken üretici firmaların showroomları buz gibi. Şalsız veya hırkasız durmak mümkün değil. Gerçi kışlık ürünleri,yünlü ve kalın kumaşlara başka türlü bakılamıyor. Bugün ki ilk izlemimin Retro'nun tekrar geri gelmesiydi. Bilindiği gibi Retro Vintage'den esinlenerek yapılan ürünlere denir. Anlayacağınız annanenizin sandıktaki giysileri çok işe yarayacak gibi. İşte bugün ki ilk izlenimim buydu. Elbette 2013-2014 Sonbahar- Kış bir çok  trendleri kapsıyor.Retro tarzı bunlardan birtanesi. İler ki günlerde bütün trendleri yavaş yavaş bahsedeceğim.




22 Ağustos 2013 Perşembe

Sonbahar Beklesin


Ağustos'un sonlarındayken gayri ihtiyari sonbaharı anımsarız. Denizi çok sevipte daha ayağını denize sokmayan biri olarak yazın bitmesini istemiyorum. Oysa yaklaşan Sonbahar-Kış sezonu expozisyonlar, yeni sezon hazırlıkları, butikteki tadilat, yenilenen alışveriş sitemiz ve tüm bunların getirdiği stresler bana Sonbahar beklesin dedirtiyor. Ama ben ne kadar beklesin dersem diyim günler su gibi akıyor. Yapılacak işler programa alınıp tek tek hayata geçiyor. Yine de Sonbahar'a hazırlanıyoruz. Ancak bu güzel havalar da denize girme umudumu yetirmiyorum. Bunca işimin arasında denize gitme fırsatı bulursam çok sevineceğim. Yoksa başka bahara kalacak.





20 Ağustos 2013 Salı

Atatürk'ün Evi


 Karadeniz turunun 3. gününde Trabzonda'ydık. Bence doğudan, batıya gelindiğinde medeniyetin başladığı yer. Her ne kadar yer yer çarpık yapılaşma göz batıyorsa da yine de güzel. Bu arada Sümene Manastır'ında ilkel çağdan kalma işletmecilikle  karşılaşmışsak da şehrin içi  medeni. Benim en çok beğendiğim yer Atatürk'ün evi. 1800 sonlarında Rum banker kendi için yaptırdığı bu sayfiye köşkü mübadele zamanında hazineye kalıyor. Trabzonlu'lar 1920'lerde Atatürk'e işgalden kurtardığı Trabzon'unun bir hediyesi olarak tapusunu ona veriyor. Şimdilerde müze olarak kullanılan bu evin herşeyi orjinal. Ara ara tadilat görmesine rağmen evin konumu köşkün inşa edildiği arazi herşeyiyle cennet gibiydi. Ne yazık ki Atatürk bunun keyfini süremedi. Çünkü Trabzon'a sadece 2 kere gitmiş. Ama sevindirici olan diğer şeyler gibi bozulmadan, olduğu gibi korunmuş. Ve müze haline getirilmiş. Yoksa Trabzon'da Opera binasının lüzumsuz görünmesinden dolayı yıkılması Ayasofya Kilisesi'nin defalarca müze olup camiye dönmesi. Ve heryerde olduğu gibi saçma sapan uygulamalar. Ayasofya'nın neden camiye döndürülmek istediğini anlamak güç. Cami yapmak için yeterince toprak mi yok, para mı yok bunu anlamış değilim ? Medeniyet kültürlere sahip çıkıldığında var olur.













Karadeniz turunun 3. gününde Trabzonda'ydık. Bence doğudan, batıya gelindiğinde medeniyetin başladığı yer. Her ne kadar yer yer çarpık yapılaşma göz batıyorsa da yine de güzel. Bu arada Sümene Manastır'ında ilkel çağdan kalma işletmecilikle  karşılaşmışsak da şehrin içi  medeni. Benim en çok beğendiğim yer Atatürk'ün evi. 1800 sonlarında Rum banker kendi için yaptırdığı bu sayfiye köşkü mübadele zamanında hazineye kalıyor. Trabzonlu'lar 1920'lerde Atatürk'e işgalden kurtardığı Trabzon'unun bir hediyesi olarak tapusunu ona veriyor. Şimdilerde müze olarak kullanılan bu evin herşeyi orjinal. Ara ara tadilat görmesine rağmen evin konumu köşkün inşa edildiği arazi herşeyiyle cennet gibiydi. Ne yazık ki Atatürk bunun keyfini süremedi. Çünkü Trabzon'a sadece 2 kere gitmiş. Ama sevindirici olan diğer şeyler gibi bozulmadan, olduğu gibi korunmuş. Ve müze haline getirilmiş. Yoksa Trabzon'da Opera binasının lüzumsuz görünmesinden dolayı yıkılması Ayasofya Kilisesi'nin defalarca müze olup camiye dönmesi. Ve heryerde olduğu gibi saçma sapan uygulamalar. Ayasofya'nın neden camiye döndürülmek istediğini anlamak güç. Cami yapmak için yeterince toprak mi yok, para mı yok bunu anlamış değilim ? Medeniyet kültürlere sahip çıkıldığında var olur.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Yıldız Butik Karadenizdeydi




İstanbul'lu biri olarak değişik kültürleri görmek çok cazip geliyor. Çocukluğumda tüm arkadaşlarım memleketlerine gittiklerinde veya oralardan erzaklar  geldiğinde babama niye bizim memleketimiz yok diye sızlanırdım. O dönemlerde genelde aynı bölgenin insanları İstanbul'da koloni halinde yaşardı. Her birinin dernekleri vardı, ama İstanbul'luların dernekleri yoktu. Çocuk aklımla anlamakta güçlük çeker, biraz da kıskanırdım. Şimdi ise bu değişik medeniyetleri görmek, oraya gitmek hoşuma gidiyor. Bu bayramda Karadeniz turuna gitmeye karar verdik. Turumuz Batum'dan başladı. Fuuş cenneti olarak bilinen Batum'da Osmanlı kalıntılarına rastlamak mümkün. Havası, iklimi ve modern görüntüsüyle bizim Antalya'yı hatırlatıyordu. Fakat bir mahalleden öbürüne geçer gibi Hopa'ya geçtiğimizde aynı şeyleri söylemek zor. Hele Uzungöl gibi dünyanın sayılı güzelliklerine sahip bir yerin böylesi yobazlaşması canımı acıttı. Halk yöresel kıyafetler yerine kara çarşafı tercih etmiş. Bir sürü simsiyah kadınlar ve çarpık yapılaşma gözüme battı. Artı içki yasak. İsviçre dağlarından daha güzel bir yer olmasına rağmen ne bürokrasinin, ne insanların buraya yeterince sahip çıkmamasının sonucu. Acaba biz kendi değerlerimize ne zaman sahip çıkmayı öğreneceğiz.