Translate

31 Ekim 2012 Çarşamba

Poşu



Poşu pamuklu dokumadan yapılan, genelde belirli desenleri olan şallardır. Ancak son zamanlarda tıpkı türban gibi siyasi bir simgeyi anımsatır oldu. Türkiye'nin doğusunda sıkça kullanılan bu şallar kürt vatandaşların tercih ettikleri bir aksesuardır. Oysa bu şalların dokuma tipi hem sıcaktan , hem soğuktan korur. Kendine has etnik desenleri ile bilinir. Bayram tatilinde gittiğimiz GAP turunda bunlara sıkça rastladık. Bizde hiç dururmuyoruz birer, ikişer  aldık. Bütün tur poşulara bürünmüştü. Herkes yöre insanından başa bağlama yöntemini öğrendi. Tüm otobüs çakma doğu halkıyla dolmuştu. Bence görüntü çok güzeldi. Ziyaret ettiğimiz yerin havasına bürünmek böyle birşey olsa gerek. Keşke siyasi simge olmasaydı.



 
 

30 Ekim 2012 Salı

Telkari


Bugün uzun tatilin ardından işe başlamanın zorluğunu yaşıyoruz. Hele de bizim gibi yorucu tatil yapanlar için daha zor. Biz bu tatilde GAP'a gittik. GAP turuna çıkan bilir son derece yorucu ve zahmetli bir seyahat. Bana göre o tura çıktıktan sonra ek olarak dinlenmek için ayrı bir tatil yapmak lazım. Yine de yaşanmışlıkları, eski medeniyetleri görmek, tarihi yaşamak çok ilginç ve keyifliydi. Bence herkesin görmesi gereken yerler. Ben bu hafta  GAP turunda ilgimi çeken konuları paylaşacağım. Bunlardan biri Telkari. İnce gümüşten yapılan bu aksesuarlar genelde her kadının sevdiği takılardandır. Geçmişi beşbin seneye dayanıyormuş. Tabi buda tüm medeniyetlerde kadınların süse ne kadar düşkün olduğunu gösterir. İnce bin ayar gümüş telden yapılan bu takıların yapımı oldukça zor. Kolyelerde, bileziklerde, yüzüklerde ve  küpelerde telkari modellerine rastlamak mümkün. Mardin'e bağlı Midyat'ın onun ana vatanı olduğu söyleniyor. Şimdi ise yurdun birçok yerinde yapılıyormuş. Orjinal rengi parlak olan bu telkariler ısıtma yöntemiyle renklendiriliyormuş. Gerçekten yapımına belli bir emek harcanan bu aksesuarları yapan, tasarlayan herkesin eline sağlık diyoruz.

 
 
 
 
 
 

24 Ekim 2012 Çarşamba

Eldivenlerimiz Ve Şapkalarımız


Soğuk havalarda vazgeçemediğimiz aksesuarlardan olan eldiven, şapkalar ve onlara uygun atkı ve fularlarımız kıyafetlerimizi konuşturur. Bu detayların seçimi çok önemlidir. Pardesülerimizin paltolarımızın, kabanlarımızın üstüne taktığımız bu aksesuarlar modellerini ve renklerini kusursuz kombinlediğimizde ortaya iyi bir sonuç çıkar. Audrey Hepburn'nun yaptığı gibi. Son yüzyılın en iyi giyinen aktrsitlerinden biri olan Hepburn kendi ismine mal olmuş kaban, elbise, şapka ve eldiven modelleri ile de anılır. Dönemin yeni çıkan tüm kıyafetlerini büyük bir cesaretle giyer ve öncü olurdu. Bu konuda ünlenen aktrist o dönemin moda ikonudur. Hala onun modelleri konuşulur durur.

 


 
 
 
 


23 Ekim 2012 Salı

Bugun Ne Giysem





Geçen gün kuafördeyken Show Tv'de yayınlanan Bugün Ne Giysem programına gözüm takıldı. Malum bizim iş saatlerine denk geldiği için herzaman izleyemediğim programlardan. Orda jüri üyelerinin eleştirileri, kendi aralarında takılma şekli, yarışmacı profili hepsine baktığımda sadece show amaçlı olduğu sonucuna vardım. Yoksa programda doğru giyinmeyi öğreten ve kıyafetlerin doğruluğuna göre seçim yapılmadığını izledim. Modacı İvana Sert ve Hakan Bey, Manken Çağla Şikel ve Özge Ulusoy. Jürilerin medyatikliğine diyecek birşey yok. Ancak yaptıkları eleştiriler kendi zevklerine uymadığında başlıyor. Bence burda tartışılan zevk olmamalı. yarışmacının kıyafetinin kendi vücuduyla doğru orantılı olması, renk uyumununda kusursuzluğu esas alınması lazım. Bilindiği gibi zevkler ve renkler tartışılamaz. Nice iyi modacıdan çıkmış kıyafetleri beğenmeyebilirsiniz. Oysa bu modacının kötü olduğunu göstermez. O kıyafete modacı kendi zevkini yansıtmıştır. Kuralları doğrudur. Bu tarz yarışmalardada amaç zevki tartışmak değil, doğru kuralların uyulup uyulmadığına bakmaktır. Herzaman zevkler değişkendir. Bu yarışma iyi giyinmenin yarışması olmalı.Orda bulunan jürilerin zevklerinin çatışması değil.


22 Ekim 2012 Pazartesi

Alışveriş Merkezleri




Alışveriş merkezlerinin açılmaları ardı arkası kesilmiyor. Ve açılacak olanlar. Dün Maslak'taki İstinye Park'a gittik. Öğleden sonra boğaza yürüyüş yapmak niyetiyle yola çıktık. 5 dakika sonra yağmur yağmaya başlayınca rotayı İstinye Park'a çevirdik. Kenan İmirzalıoğlu'unun oynadığı Uzun Hikaye filmine gitmeye karar verdik. İlk önce arabayı park etmek için harcadığımız çaba. Sonra Avm'ye ulaşmak için yaptığımız yürüyüş. Avm'nin içinde sinema bölümüne varmak için nice dükkanlar ve cafelerin önünden tabanlara kuvvet misali ve nihayet seyredeceğimiz filmin salonuna vardık. Ben genel olarak alışveriş merkezlerini sevmeyenlerdenim. Çünkü gideceğim yere direk olarak gitmeyi isterim. Eskiden bir sinemeya gittiğimizde bu kadar çaba harcamaya gerek yoktu. Bir dükkana gitmek istediğimizde ne istiyorsak alır ve işimizi daha kolay bitirirdik. Oysa bu tarz yerlerde istediğin cafeyi veya markayı bulmak için harcadığın zaman ve emek gittiğine gideceğine pişman oluyorsun. Tabi bu benim fikrim.



19 Ekim 2012 Cuma

Bayrama 5 Kala





Şu günlerde herkes bayramda ne yapacağını, ne giyeceğini, nereye gideceğini düşünür oldu. Birçokları çok önceden planladıkları tatil hazırlıklarında, birçokları da programlar yapmaya çalışıyor. Böylece piyasalarda hareketlilik yoğunlaşıyor. Bayramların insanlara verdiği enerji ile canlanmalar başlıyor. Zaman zaman bu üç dinde var olan bu bayramlar halkı uyandırmak, motive etmek amacını güttüğünü düşünürüm. Tüm dinlerde bu böyledir. Barındırdığı sinerji ile bir hareketlilik, bir yetişme çabası, bir telaş adeta bulaşıcı hastalık gibi birbirine sirayet eder, tabi ki bayrama kadar. Bayram gelir herkes yapabildiği kadarıyla bayramını yaşar ve kutlar. Nice bayramlara hazırlanmak dileğiyle. Kolay gelsin.


18 Ekim 2012 Perşembe

Sanada Bu Yakışır

 
 
 
 





Türkan Şoray, Türk Sineması'nın Sultan'ı 49. Altın Portakal Film Festivalinin onur konuğu.Antalya Belediyesinin davetiyle katıldığı festivale halkın gösterdiği ilgi onu çok duygulandırdı. Defalarca aldığı Altın Portakal Ödülleri, samimiyeti, duruşu, hanımlığı ve en önemlisi güzelliğinin göstergesidir. Belediye Başkanı'nın Antalya'nın altın anahtarını ona layık görmesi ayrıca onu duygulandırmış. En önemlisi de Atilla Dorsay'ın onun adına açtığı sergiye katıldığındaki heyecanı gözlerinden okunuyordu. Bu sergi kitap olarak da düzenlenmiş. Geliride Unicef'e verilecekmiş. Sergide Türkan Şoray'ın karelerinde Türk Sinema'sına tüm emek verenlerin resimlerini görmek mümkün. Sanada bu yakışır Sultan'ım.

 
 
 
 
 
 
 

17 Ekim 2012 Çarşamba

Abartının Böylesi






Gündelik hayatta hem şık, hem rahat olmak isteyenlerdenseniz bu senenin düz botlarından mutlak edinmelisiniz. Hem hareket özgürlüğü sağlayacak, hemde kokoşluğunuzdan ödün vermeden kıyafetlerinizi tamamlayack bu botlar senenin özel tasarımlarında taş ve zımba çok kullanılmış. Rahatlığı yanında çokda şık duruyorlar. Geçenlerde butiğimize gelen yabancı bir tursit nişanlısına aynı modelden dört ayrı renkte bot alması bizi çok şaşırttı. Çok beğendiğini ve nişanlısının hergün renk renk giymesini istediğini söyledi. Bizim için hava hoş. O okadar çok beğendi ki bu sezon nişanlısının başka bir model botla görmek istemiyormuş. Güzel olmasına güzeller ancak, çok tatlı miğde bulandırır. Allah herkese akıl fikir versin diyorum başka birşey demiyorum.

 
 

16 Ekim 2012 Salı

Kazak Yerine Yaka Almak




Havaların ısısı henüz mevsim normallerinin üstündeyken insanlar çok kalın giysilere yönelmiyorlar. Sezonlar açıldı, kışlık giysiler vitrinlerde. Mağazalarda kimse kalın kazak ve mantolara bakmıyor. Hoş artık mevsimlerde belli olmadığı için kışın atlet, yazında hırka satar olduk. Yine de mevsimler ne olursa olsun insan psikolojisi yeniyi ister. Bizde burdan yola çıkarak henüz butiğimizde kalın giysilere yer vermedik, daha mevsimsel kıyafetler ağırlıkta. Yalnız bu senenin en trendy yakalarımız çok revaçta. Kolye niyetine takılan bu yakalara ilgi bir hayli fazla. Herkes birer, ikişer bu yakalara sahip oluyor. Havanın azizliği yakalara yaradı. Eh biz kadınlar sürekli birşeyler almak isterken önümüze değişik olan bu yakalar çıkınca almadan yapamıyoruz. Kazak yerine yaka almak daha karlı tabi.






15 Ekim 2012 Pazartesi

Altın Portakalın Şekli








Geçtiğimiz Cuma akşamı son bulan 49. Uluslararası Antalya Altın   Portakal  Film Festivalinin etkileri bitmedi. 6-12 Ekim tarihleri arasında yapılan bu festivalin baş jürisi Hülya Avşar'dı. O bu göreve her ne kadar tartışmalı gelsede gerek kıyafetleriyle, gerek performansıyla üstlendiği bu görevi hakkıyla başarmıştır. En iyi film ödülünü ' Güzelliğin On Par Etmez' adlı film almıştır. Tabi beni en çok ilgilendiren konu ise, açılış kokteylindeki kortejin şekli, o kırmızı halıda yürüyen bir çok ünlünün giydikleri kıyafetler. Oscar Ödülleri'nde her bir sanatçının en ünlü moda tasarımcılarının kıyafetleriyle verdikleri pozlar aklıma geldi. Oysa bizde bu gösteri vasatın altındaydı. Ödül alan İlyas Salman bile bir thsirtle kırmızı halıda poz vermesi bizim bu işi hakkıyla yapabilmemiz için daha kırk fırın ekmek yememiz gerektiğini gösterir. Nice 49'lara.



11 Ekim 2012 Perşembe

Kuru Kafa






Bir kuru kafadır gidiyor. Tüm gençlerin elinde, kolunda, boynunda kuru kafa motifleri. Yıllardır moda olan bu kuru kafalar bu sene top yaptı. Niye sevilir, niye takılır bilmiyorum ama çok revaçta. Bana göre takılan veya kullanılan simgeler iyi şeyleri çağrıştırmalı. Örneğin bir uğur böceği simgesi uğur getirmesini, bir sonsuzluk işareti ,sonsuza kadar yaşamı sevgiyi anlatıyorsa, yada bir nazar boncuğu kötü enerjiden koruyorsa eğer, bu kuru kafanın neyi ima ettiğini bir türlü anlayamadım. Ölümü mü , yoksa ölümden sonra olacağın şeklimi bir türlü bir yere koyamadım. Bir anlayan varsa açıklasın lütfen ...



Hırsın Böylesi



Dünya'nın en büyük moda şirketlerinden biri olan Versace'nin patroniçesi Donatella Versace şirketin % 50'sine sahip. Birçok işin sorumluluğu yanında markanın baş tasarımcısı. Yanında çalışan tum tasarımcıların modelleri kendi süzgecindne geçirdikten sonra hayata geçiriyor, ve ilk öncede kendi giyiyor. Onunlada yetinmeyip dünya çapında yapılan defilelerde kendi kıyafetleriyle podyuma çıkıyor. Geçmiş yaşına rağmen fit vücuduylada bir hayli dikkat çekmeyi başarıyor. Modacılığın yanında reklam ve halkla ilişkilerinde çok başarılı. Şimdilerde Versace ev tekstilinde kendi adından çok söz ettiriyor. İşte bütün bunların modellerinede kendi karar veriyormuş. Kadının gustosu ve seçiciliği herkes tarafından biliniyormuş. Anlayacağınız on parmağında on marifet. Siyah ve altın renkleri onun vazgeçmediği renklermiş. Hoş bu kendi platin saçlarındanda belli oluyor. Nede olsa bu işin tozunu yutmuş.


 
 

10 Ekim 2012 Çarşamba

Bağışın Önemi



Geçen gün okuduğum bir haberde Meryl Streep Amerika'nın  Devlet Tiyatro'suna birmilyon dolar bağışlamış. Vefa bu olsa gerek dedim. 15 senelik  The Public Theatre da uzun yıllar o sahnede rol almış belkide, şuanda ki ününü oraya borçlu olan Merly Streep'in jestini kutlamak lazım. İşte yurttaşlık olgusu böyle birşey. Devletler kültürleriyle var olurlar. Oda halkın tiyatrosunun ayakta tutmak sorumluluğunu yüklenmiş. Kendi okulu diye adlandırdığı bu tiyatro onu ünlü yapan halkına ödemesi gereken bir borç olarak adlandırıyor. Ve bu tiyatronun ilelebet ayakta kalması onu çok sevindireceğini söylüyor. Kendi işindne kazandığı parayı tekrar aynı işe yatırım yapmasını kutluyoruz. Sanada bu yakışırdı Merly Streep.



9 Ekim 2012 Salı

Kıymadan Hallet



İstesekde istemesek de kış kapıda. Kısalan günler ve yavaş yavaş serinleyen hava ile üstümüze ne alacağımızı düşünür olduk. Oysa yazın öylemi giyinir ve çıkarız. Kışın paltoları, kabanları ve kürkleride düşünürüz. Daha soğuk havalarda giyilen kürk mantolar ve ceketler yerini alır. Ama bunu hayvan dostlarımıza kıymadan yapsak daha iyi olur. Çağımızda tekstil teknolojisi ile aynı havayı veren ve kumaş halinde satılanları mevcuttur. Gerçeklerinden  ayırt etmek çok zordur. Ayrıca istediğimiz modelleri kumaş olduğu için uygulamak daha kolaydır. Hem daha hafif,  hemde ısıtma özelliği daha fazladır. Şıklığımıza şıklık katarken bir hayvan sever olarak bunlara dikkat etmemizden yanayım. Gerçekten bir devrim yaşayan bu sahte kürkler tercih sebebimiz olmalı.