Translate

31 Mayıs 2012 Perşembe

İstanbul



Günlerden Pazar nihayet İstanbul'da yağmursuz birgün. Arkadaşlarla Burgaz Ada'sına gitmeye karar verdik. Öğlen 12:00 vapuruna kıl payı yetişebilmiştik.  Kan ter içinde deniz havasının iyodunu ciğerlerimize çekmek için vapurun arka kısmındaki güverteye yöneldik. Çocukluğumun dilenci vapuruydu. Kabataş, Kadıköy ve tüm Adalar. Güverte bayağı kalabalıktı. Merdivenin küçük bir kenarına kıvrıldım. Böylesi dilenci vapuruna binmeyeli çok uzun yıllar olmuştu. İstanbul'a denizden bakmak çok keyifli. Ancak çocukluğumdaki İstanbul'la kıyasladığımda hüzünlendim. Çok şey değişmiş dağ, tepe bina, gökdelen olmuştu. Hele Kadıköy'ü geçtikten sonra manzara daha vahimdi. Eskiden Bostancı'dan sonra yok denecek kadar az bina vardı. Yeşillikler ve ağaçlardan geçilmezdi. Geceleri  Büyük Ada'nın karşısında Dragos'a baktığımızda tek tük ışıklar yanardı. Oysa şimdi heryer beton yığını. Bugünlerde kentsel dönüşüm projesinden bahsediliyor. Ama bence çok geç... Atı alan çoktan İstanbul'u bitirmiş. Dokusuyla uyuşmayan,  dağın tepesinde yapılan siteler çok çirkin. Hiç mi denizden bakılmaz bu şehire ?. Ben çocukluğumdaki İstanbul'u özlüyorum. Herşeyi bozmalarına göz yumacaklar, sonra da düzeltmek için yasa tasarısı çıkaracaklar. Bu nasıl düzen anlamış değilim. Her gelen İstanbul'u bozmak için elinden geleni yapmış ama, yine de İstanbul'un mağrur ve güzel yüzü kendisine aşık etmeye yetiyor.
Allah aşkına daha fazla bozulmasına göz yummayın, başka İSTANBUL yok ...









Hiç yorum yok: