Günlerden Pazar nihayet İstanbul'da yağmursuz birgün. Arkadaşlarla Burgaz Ada'sına gitmeye karar verdik. Öğlen 12:00 vapuruna kıl payı yetişebilmiştik. Kan ter içinde deniz havasının iyodunu ciğerlerimize çekmek için vapurun arka kısmındaki güverteye yöneldik. Çocukluğumun dilenci vapuruydu. Kabataş, Kadıköy ve tüm Adalar. Güverte bayağı kalabalıktı. Merdivenin küçük bir kenarına kıvrıldım. Böylesi dilenci vapuruna binmeyeli çok uzun yıllar olmuştu. İstanbul'a denizden bakmak çok keyifli. Ancak çocukluğumdaki İstanbul'la kıyasladığımda hüzünlendim. Çok şey değişmiş dağ, tepe bina, gökdelen olmuştu. Hele Kadıköy'ü geçtikten sonra manzara daha vahimdi. Eskiden Bostancı'dan sonra yok denecek kadar az bina vardı. Yeşillikler ve ağaçlardan geçilmezdi. Geceleri Büyük Ada'nın karşısında Dragos'a baktığımızda tek tük ışıklar yanardı. Oysa şimdi heryer beton yığını. Bugünlerde kentsel dönüşüm projesinden bahsediliyor. Ama bence çok geç... Atı alan çoktan İstanbul'u bitirmiş. Dokusuyla uyuşmayan, dağın tepesinde yapılan siteler çok çirkin. Hiç mi denizden bakılmaz bu şehire ?. Ben çocukluğumdaki İstanbul'u özlüyorum. Herşeyi bozmalarına göz yumacaklar, sonra da düzeltmek için yasa tasarısı çıkaracaklar. Bu nasıl düzen anlamış değilim. Her gelen İstanbul'u bozmak için elinden geleni yapmış ama, yine de İstanbul'un mağrur ve güzel yüzü kendisine aşık etmeye yetiyor.
Translate
31 Mayıs 2012 Perşembe
İstanbul
Günlerden Pazar nihayet İstanbul'da yağmursuz birgün. Arkadaşlarla Burgaz Ada'sına gitmeye karar verdik. Öğlen 12:00 vapuruna kıl payı yetişebilmiştik. Kan ter içinde deniz havasının iyodunu ciğerlerimize çekmek için vapurun arka kısmındaki güverteye yöneldik. Çocukluğumun dilenci vapuruydu. Kabataş, Kadıköy ve tüm Adalar. Güverte bayağı kalabalıktı. Merdivenin küçük bir kenarına kıvrıldım. Böylesi dilenci vapuruna binmeyeli çok uzun yıllar olmuştu. İstanbul'a denizden bakmak çok keyifli. Ancak çocukluğumdaki İstanbul'la kıyasladığımda hüzünlendim. Çok şey değişmiş dağ, tepe bina, gökdelen olmuştu. Hele Kadıköy'ü geçtikten sonra manzara daha vahimdi. Eskiden Bostancı'dan sonra yok denecek kadar az bina vardı. Yeşillikler ve ağaçlardan geçilmezdi. Geceleri Büyük Ada'nın karşısında Dragos'a baktığımızda tek tük ışıklar yanardı. Oysa şimdi heryer beton yığını. Bugünlerde kentsel dönüşüm projesinden bahsediliyor. Ama bence çok geç... Atı alan çoktan İstanbul'u bitirmiş. Dokusuyla uyuşmayan, dağın tepesinde yapılan siteler çok çirkin. Hiç mi denizden bakılmaz bu şehire ?. Ben çocukluğumdaki İstanbul'u özlüyorum. Herşeyi bozmalarına göz yumacaklar, sonra da düzeltmek için yasa tasarısı çıkaracaklar. Bu nasıl düzen anlamış değilim. Her gelen İstanbul'u bozmak için elinden geleni yapmış ama, yine de İstanbul'un mağrur ve güzel yüzü kendisine aşık etmeye yetiyor.
30 Mayıs 2012 Çarşamba
MS
Bugünün Dünya MS Günü olduğunu, katılacağı bu toplantı için kıyafet almaya gelen, bir dostumuzdan öğrendik. Yaklaşık 15 sene evvel arkadaşım Hülya da bu hastalığa yakalandığında dünyamız kararmıştı sanki. Çünkü ne hastalığı tanıyorduk, ne de semtomlarını. Değişik ataklarla kendini gösteren bu hastalığın henüz çaresi bulunmamış. Ataklar genelde gözlerin çift ve bulanık görmesi ile bazen de kol ve bacakların tutmaması ile kendini gösterir. Butiğimize gelen dostumuz Cerrahpaşa Tıp Fakültesi MS Derneği Başkan Yardımcısı olması sıfatı ile, bu konuda bizi fazlasıyla aydınlattı. Türkiye'de 40.000 kişinin MS hastası olduğunu, genelde 25-35 yaş aralığında ortaya çıktığını ve bunun gibi bir çok şeyin bilgisini verdi. Ancak can dostum Hülya'da 40'lı yaşlarda çıkmıştı ve çok şükür ki bir atakla yaklaşık 15 yılını devirdi. Tabi ki herkesin ki değişik oluyor kuşkusuz. Başka bir arkadaşımın kızı da 15 yaşında yakalanmıştı. Anlayacağınız her ne kadar belli bir yaş aralığından bahsediyorlarsa da yine de diğer yaşlarda hastalığa yakalanma riski var. Anlattığı en önemli konu ise, insanların kulaktan dolma söylemlerle bitkisel ilaçlara rağbet etmesi idi. Bu dernekle iş birliği yapsalar veya derneğin web sitesinden yararlanırlarsa daha iyi yol kat edeceklerini söylüyor. Ayrıca bu sitede Dünya Literatüründen örneklerinin linkini vermişler. Fazla sıcağı sevmeyen bu hastalıkta hastanın biyolojik dengesinin bozulmaması çok önemliymiş. Başkanımız giyinip, süslenirken bu bilgileri bizimle paylaştı. O apar topar toplantısına biz de işimize döndük. Allah kimseye çaresiz hastalık vermesin.
Her daim moralimiz yüksek olsun.
28 Mayıs 2012 Pazartesi
Bu Kadarı Da Başarı
Geçen gece Eurovision yarışmasında heyecanımız kısa sürdü. Açık ara farkla kazanan İsveç'e yağan puanlar onun birinciliğini belli etmişti. Dostlarımızla beraber seyrettiğimiz Eurovision yarışmasında Bonomo'ya totemler ve enerjiler yolladık ama ancak yedinci oldu. Bence üç yıllık müzik kariyerinde, bu göreve her ne sebeple seçilmiş olursa olsun, ülkesini tanıtması ve yedinci olması bir başarı. Heyecanına rağmen elinden gelen herşeyi sonuna kadar ortaya koyması takdire şayandı. Yalnız yarışmada dikkatimi çeken koreografilerin, dekorların ve ışık oyunlarının çok görkemli olmasıydı. Bana göre de bazen şarkıların önüne geçiyordu. Hele bazı şarkılar aşırı slow iken arkadan gelen ışık oyunları çok hareketliydi. Bağdaşmıyor gibiydi. Yalnız bizim şarkımız kırmızı ışık oyunları ile bayrağımızı simgeler gibiydi. Bir Eurovision'u daha geride bıraktık.
Teşekkürler Bonomo,kısmet bu kadarmış.
25 Mayıs 2012 Cuma
Ne Yıldız Butikmiş Yahu!
1- Ihlamur yolu ile Gayrettepe arası bir durak. Orada gezinenler, Gayrettepede de gezinirler. Butiğin kapanmadığını gördüklerinde onların yalanları ortaya çıkmıyor mu?
2- Allah herkesin yolunu açık etsin, ancak başkalarının yoluna taş koyarak bir yere gelinmediğini bilmiyorlar mı?
3- 31 sene bu işe gönül vermiş, kalitesinden asla ödün vermeyen, çizgisinden şaşmayan ve istikrarla yoluna devam etmiş olan Yıldız Butik'ten öğrenecekleri çok şey olabilir. Ama bu kopyacılıkla hazıra konmakla değil.
4- "Yalancının mumu yatsıya kadardır" deyimini hiç duymadılar mı?
5- Şimdi biz hala dimdik ayaktayız. Sen de işini çok sev, yolunda istikrarla git, insanı sev ki müşterilerin dostların olsun. Bütün bunlara sebat edersen sen de ayakta olursun, inan.
Çalış, senin de olsun....
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Şifremizi Kırdılar
Yaklaşık 3 aydır uğraştığımız yeni e-ticaret sitemiz. Yeni sezon ürünleri, indirimli ürünler, büyük, küçük beden giysiler,ayakkabılar, çantalar, özel tasarım aksesuarlarımızı koyduk. Herşey planlandığı gibi etap etap ilerliyordu. Gelen tepkiler güzel, kampanyalar başarılı gidiyordu ki , geçtiğimiz pazar günü şifremizi kırdılar. Koyduğumuz bir çok ürünleri, bannerları ve adresimizi silmişler. Herşeyi allak bullak ettiler. Bunu kimin, niçin yaptığını anlamak çok zor. Verdiği bu zararın kendine ne fayda sağladığını bilemiyoruz, ancak sadece karşındakine verdiği zararla ulaştığı tatmin duygusunu bizim gibi insanların anlaması zor. Geçtğimiz 3 gün bu işle uğraştık. İki siparişimiz iptal oldu ama yılmadık, düzelttik yola devam dedik. Bu tarz zararlar bizi yolumuzdan alı koyamaz kuşkusuz. Ama böylesi kötü zihniyetlerle baş etmemiz zaman alıyor. Şuan da sitemiz tüm çeşitleriyle hizmetinizde. Siz siz olun internette kullanacağınız şifreler ulaşılmaz olsun.
22 Mayıs 2012 Salı
Güzellik Yarışması
Atatürk'ün teşviki ile ilk Türkiye Güzelllik Yarışmasının 1929 yılında yapıldığını biliyormuydunuz ?
Yeni Cumhuriyeti tanıtmak amacıyla yapılmış olan bu yarışma, masrafsız bir propoganda olarak düşünülmüş. İlk güzelimiz ise Feriha Tevfik. Bu yarışma milli vazife olarak kabul görmüştü. 1932 yılında Keriman Halis dünya güzeli olduğunda Türk lokumu ile eşlendirilmişti. Evet 70 yıl sonra Azra Akın'ınında aynı başarıya imza atması bizi fazlasıyla onurlandırmıştır. 1933 'ten sonra toplum örf ve ahlakına uymayan mayo ile resim çekimleri ters düştüğü için 1950 yılına kadar bu yarışmalar yasaklanmış. Şimdiki yönetimle benzerlikleri tesadüfmüdür? Herşeyin güzeli ilgi çeker, kadının da erkeğin de, bir resimin de, manzaranın da, kıyafetin de. Bu tarz yarışmalar en güzelini seçmek için yapılır. Kötülük neresindedir bilinmez.
Perşembe günü Star Tv'de yapılacak Miss Turkey Güzellik Yarışması için geri sayım başladı. İnşallah bu tarışmadan da bir dünya güzeli çıkartırız. Ülkemizi tanıtmak için en etkin yollardan bir tanesi olan bu yarışamaya katılacak güzellerimize bol şanslar dileriz.
21 Mayıs 2012 Pazartesi
Renklerin Uyumu
18 Mayıs 2012 Cuma
19 Mayıs
Yarın 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Ata'mızın ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha anlar gibiyim. İlk önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sonrada 19 Mayıs Spor ve Gençlik Bayramı, ağaç yaş iken eğilir misali. İşte o çocuklar genç olduklarında kazandıkları vatan sevgisi ile, ülkesini daha aydınlık geleceklere taşıyacaklarını daha o zamandan hesaplamış. Şimdikiler ise bu bayramları nasıl kaldırırız derdindeler. Allahtan Danıştay staydumlarda kutlanmaması için verdikleri kararı durdurdu da, gençlerimiz her sene ve daima stadyumda kutlayacaklar. Anlaşılacağı üzere eski köye yeni adet. İleri sürdükleri sebeplere çocuklar bile güler. Atatürk'ün vatanını düşmanlardan koruma mücadelesini başlatmak için Samsun'a ayak bastığı bu günde, neyi ve niçin kurcaladıklarını anlamakta zorlanıyorum. Bir çok ülkelerde bu bayramlar değil stadyumlarda, bütün caddeler ve sokaklarda kutlanır. Yok kızlar mayo giyiyormuş, yok kıyafetler kısaymış. Geçin bunları... bunlarla uğraşacaklarına ülkenin hayati problemlerini nasıl çözerizle uğraşsalar daha iyi olur. Yarın inşallah yağmur yağmazda tüm gençler bayramlarını doya doya kutlar.
Tüm gençlerin bayramlarını kutlarız...
17 Mayıs 2012 Perşembe
Şıklık
Geçen gece 40. Yılını kutlayan Yıldırım Mayruk'un defilesini izledim. Gerçekten kendi konusunda duayen olan modacımıza uzun yıllar diliyoruz. Çok şık abiyelerin sergilendiği bu defilede herşey kusursuzdu. O şık gece kıyafetlerinin yanında kullanılan şapkalar, küçük gece çantaları, ayakkabıları ve uygun takıları olağanüstüydü. Zaten herşey birbiriyle uyumlu olduğunda o kompozisyonu izlemek ayrı bir haz veriyor. Houte Couture (size özel ) giysilere herkesin ulaşması maddi anlamda kolay değil. Ancak seçtiğimiz kıyafetlerin bir nebze de olsa kaliteli olması önemli. Bunun yanında kullanılan aksesuarların tam olarak yerini de bulması şart. İnternette, bilhassa kampanya sitelerinde dolaşan kalitesiz giyimleri ve ayakkabıları gördükçe miğdem bulanıyor. Onun içindir ki dün akşam seyretteğim defile göz zevkime hitap etti, içim açıldı adeta.
Görsellik sadece renkleriyle değil, kalitesiyle de önemli.
Ucuz mal alacak kadar zengin değiliz.
Kalite kendi seçiminizdir.
16 Mayıs 2012 Çarşamba
Şapka
Ulu önder Atatürk'ün liderliğinde vatanını düşmanlardan kurtarmış olan milletimiz 1923'te Cumhuriyetine kavuştu. Muhasır medeniyete ulaşmak için yapılan bir sürü devrimler...Şapka ve kıyafet devriminin Tekke ve zaviyeler kanunundan hemen sonra yapıldığını biliyormuydunuz? Daha harf devrimi yapılmadan medeni ve beynelmilel görünmek için yapılan bu devrimin, şimdiki reklamcılık anlayışı ile ne kadar örtüştüğünü görüyoruz. Yapılan her işin görselliğinin ön planda olması şart. Ayrıca o dönemin en şık ve modern lideri olması ile tanınan Mustafa Kemal Atatürk'e de yakışan buydu.
Şapka takmak kuşkusuz bir kültür işidir. Ancak, böyle bir alışkanlık insanı kışın soğuktan yazın da sıcaktan korur. Ayrıca şimdilerde sakıncalı olan güneş ışınlarından koruması da cabası. Bilhassa yazlık yerlerde, deniz kenarlarında kullanılan bu şapkalar şıklığımızı tamamlayan vazgeçemediğimiz aksesuarlarımızdandır.
Şapkasız çıkmam abi...
15 Mayıs 2012 Salı
En Şık Giyinen Kadın
Yaşayan en şık kadın ünvanını Daphne Guinness almış. Moda tutkunları, tüm ünlü modeller ve Hollywood'un yıldızları ilham kaynağı olarak onu görüyorlar. Kendi tasarımlarıyla da en zevkli giyinen kadın olarak anılıyormuş. Alexsander, Mcquen, Tom Ford gibi bir çok modacı da ondan esinleniyormuş. Bizim Eda Taşpınar bile zaman zaman ondan örnek alıyormuş. 1967 doğumlu bu güzel hanımın hayatında varsa yoksa moda. Moda tasarımcıları için eşi benzeri olmayan bir müşteri tarzı. Kendi isteklerine göre de onları yönlendiriyormuş. Çünkü kendi neyi daha iyi taşıyacağını herkesden daha iyi biliyor. Seçimlerini daha fazla Retro'dan yana kullanıyor. Bana göre yaşayan en şık kadın sıfatını taşımak kolay değil. Asla yanlış yapmayacak, herzaman pür şık olması lazım.
Allah kolaylık versin ...
14 Mayıs 2012 Pazartesi
Anneler Günü Kahvaltısı
Bu seneki geleneksel Anneler Günü kahvaltımız her senekinden daha güzel ve daha huzurluydu. Belin ile Banu'nun ( canlarım ) ortaklaşa vardıkları karardı. Bir çok yerin rezervasyonları dolmuş, bazı yerler de 1 saat gibi limitli rezervasyonlar yapılıyormuş. Böyle anlamlı bir günde ailece gidilen kahvaltıya alel acele yemenin, 1 saat sonra da kapıya konulmanın mantığını anlayamıyorum. Yemek mi yiyoruz, dayak mı belli değil. Kalabalığın verdiği hengamede cabası. İyi ki bu kahvaltıyı sitenin bahçesinde yapmaya karar verdiler. Kahvaltıda bir kuş sütü eksikti. Peynir çeşitleri, menemen, omlet, börekler ve el yapımı reçeller.
Reçelleri arkadaşımız Gül göndermiş. Gerçekten tadına doyamadık. O küçücük haliyle on parmağında on marifet misali. Meğerse onuncu marifeti reçel yapmakmış :) . Çok sık görüşmesekde onu çok seviyoruz. Ayrıca Anneler Günü'nüde kutluyoruz. Yağmur yağmamakla bize jest yapan bu puslu havada geçen bol kahkahalı, bol yemekli bu sabah kahvaltısından herkesin çok keyif aldığına eminim.
Allah her seneye nasip etmesi dileğiyle ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)